ANKARA (AA) - Anadolu Ajansı (AA) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz, Gazze'de şu ana kadar 200'den fazla gazetecinin hayatını kaybettiğini belirterek, 'Savaşla bir alakaları yok, savaşın herhangi bir tarafı da değiller fakat İsrail tarafından hedef alınıyorlar. Hedef alınmalarının sebebi, İsrail'in insan hakları ihlallerini, savaş suçlarını dünyaya duyurmaları.' dedi.

AA, Polis Akademisi Başkanlığı ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) işbirliğiyle savaş, afet ve olağanüstü hallerde görev yapacak muhabirlerin yetiştirilmesi amacıyla, 10'u AA personeli olmak üzere, 6 farklı ülkeden 24 kursiyerin katıldığı '27. Dönem Savaş Muhabirliği Eğitimi' başladı.

Yeni dönem eğitiminin başlaması dolayısıyla Polis Akademisi Başkanlığı Gölbaşı Yerleşkesi'nde tören düzenlendi.

AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz, burada yaptığı konuşmada, dünyanın çok kırılgan ve kaotik bir ortamın içinde olduğuna, her gün, her an yeni bir çatışma haberi aldıklarına dikkati çekti.

Savaşın ahlakının da etiğinin de kalmadığı bir dönemin içinde olunduğunu, 'Savaşlarda sivillere dokunulmaz' ilke ve prensibinin çoktan aşıldığını vurgulayan Karagöz, 'Bizim kültürümüzde savaşlarda ağaçlara, fidanlara, ormanlara dahi dokunulmaz. Onlar cezalandırılmaz, onlara zarar verilmez ama başka kültürlerde sivillere, yaşlılara, çocuklara, bebeklere zarar verilebiliyor ve bu artık normal kabul ediliyor.' ifadelerini kullandı.

- 'Gazeteciler de güvende değiller'

Karagöz, 'Asla dokunulmaz' denilen sivillere dokunulduğu, çocukların canice öldürüldüğü böylesi bir atmosferde medya mensuplarının da hiçbir zaman güvende olmayacaklarına dikkati çekerek, şöyle devam etti:

'Savaş ortamında görev yapan gazeteciler, eskiden o 'PRESS' yeleklerini giydiklerinde kendilerini güvende hissederlerdi. Artık böyle bir durum yok. Çatışmanın etiği, kodu ve ahlakı tamamen değişmiş durumda. Bebekler, çocuklar nasıl artık güvende değillerse, çatışma bölgelerinde görev yapan sağlık görevlileri, ambulanslar, hemşireler, doktorlar, insani yardım çalışanları ve olup biteni dünyaya duyurmak üzere ellerinde fotoğraf makinesi, kamera, mikrofon olan, kalem olan gazeteciler de güvende değiller.'

Böylesi kırılgan, kaotik ve etiğini kaybetmiş bir dünyada mesleklerini icra etmeye çalıştıklarını anlatan Karagöz, 'Bir sorumluluğumuz var, adaletsizliklerin, haksızlıkların, insan hak ve ihlallerinin dünyaya duyurulması. Çatışma bölgelerinde, özellikle savaşın en şiddetli olduğu bölgelerde biz bu mücadeleyi verirken hem mesleğimizi icra ediyoruz hem de insanlığa karşı sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz.' değerlendirmesinde bulundu.

- '200'den fazla meslektaşımız Gazze'de hayatını kaybetti'

Birinci Dünya Savaşı, My Lai Katliamı, Ebu Gureyb Cezaevi, Srebrenitsa Katliamı ile Ukrayna'da olup bitenleri dünyaya muhabirlerin duyurduğunu anımsatan Karagöz, Gazze'de son iki yılda yaşananların da AA muhabirlerince kamuoyuna aktarıldığına dikkati çekti.

Serdar Karagöz, 'Bir soykırım yaşanıyor ve bu soykırımı dünyaya, soykırımın yaşandığı yerde duyuran muhabirlerimiz var. Her biri esasında birer kahraman. Aralarında şehit verdiğimiz arkadaşlarımız var, onlara da Allah'tan rahmet diliyorum. Şu ana kadar 200'den fazla meslektaşımız, gazeteci, Gazze'de hayatını kaybetti. Savaşla bir alakaları yok. Savaşın herhangi bir tarafı da değiller fakat İsrail tarafından hedef alınıyorlar. Hedef alınmalarının sebebi, İsrail'in yapmış olduğu insan hakları ihlallerini dünyaya duyurmak, savaş suçlarını dünyaya duyurmak.' diye konuştu.

- 'Sanık kitabını hazırlıyoruz'

Gazze'de yaşanan soykırımı AA'nın 'Kanıt' isimli kitabıyla dünyaya duyurduklarını, söz konusu eserin bugün Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından delil olarak kabul edildiğini anımsatan Karagöz, şunları söyledi:

'Savaş suçlarını tek tek, Uluslararası Ceza Hukuku'na göre tasnif ettik, belgeledik ve yine Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin takdirine sunduk. Kanıt kitabımızın hemen yanında 'Bunun bir de tanığı olması gerekir' dedik, 'Tanık' kitabımızı hayata geçirdik. Gazeteciler, insani yardım görevlileri, doktorlar, sivil vatandaşlar soykırıma, savaş suçuna, insan hak ihlallerine tanıklıklarını ifade ettiler ve biz bunların hepsini kayda geçirdik.

Şimdi bir şey daha yapıyoruz, 'Sanık' kitabını hazırlıyoruz. Bu soykırımda emeği, payı, suçu, etkisi olan herkes 'Sanık' kitabında kendisine yer bulacak. Sadece bizzat o mermiyi sıkanlar, o bombayı atanlar, o bombayı atanlara emir verenler değil, o bombayı atanlara emir verenleri destekleyenler de hazırladığımız 'Sanık' kitabında isimlerini görecekler ve dünya tarihine bir kara leke olarak geçirildiklerini anlayacaklar. Kitabımız hazırlanıyor fakat 'Sanık' kitabımızın bir özelliği var, sanıklar sürekli artıyor. Bu kitabın hacmi çok büyük olacak ve biz o sanıkları tek tek dünya tarihine not düşeceğiz.'

- 'Hakikatin sesi olmaya devam edin'

AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Karagöz, gazeteciliğin tıpkı polislik gibi her an her şeyin olabileceği bir meslek olduğunu belirtti.

Gazetecilerin, çatışmanın, olayın her an tam göbeğinde bulunduğunu, böylesi atmosferlerde hem görevlerini yerine getirmek hem de hayatta kalmak zorunda olduklarını aktaran Karagöz, Savaş Muhabirliği Eğitimi'nin, dünyada eşi benzeri olmadığının altını çizdi.

Muadil programların, bu eğitim programının yanına bile yaklaşamadığını, kursiyerlerin, dünyanın en iyi savaş muhabirliği eğitimini alacağını anlatan Karagöz, 'Sizden önce yaklaşık 583 arkadaşımız bu eğitimi aldı ve sizler de bu eğitimi alırken onların yaşadığı tecrübeleri yaşayacaksınız. Eğitimimizin güzel bir yönü var, sürekli kendini geliştiriyor.' ifadelerini kullandı.

Karagöz, kursiyerlere hitaben, şunları kaydetti:

'Bu eğitim programından çıktıktan sonra her türlü savaş ortamında, afet ortamında, çatışma ortamında kendinizi daha öz güvenli hissedeceksiniz. Sizlerin hakikatin sesi olarak önce hayatta kalmanız lazım ki hakikatin sesi kısılmasın. Hayatta kalma stratejilerini en iyi şekilde öğreneceğiniz bu programın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bu programın hemen akabinde görev yerlerinize döndüğünüzde, bu programda edinmiş olduğunuz bilgiyi, birikimini, tecrübeyi ve donanımı sonuna kadar kullanacağınızı düşünüyorum. Ayağınıza taş değmesin. Hakikatin sesi olmaya devam edin ve bu programın hakkını bütün derslere girerek ve bütün görevlerinizi yerine getirerek eğitim sürecinde sağlayın derim. TİKA'ya ve Polis Akademisi'ne bir kez daha teşekkür ederim.'

- TİKA Başkanı Eren'in konuşması

TİKA Başkanı Abdullah Eren de TİKA'nın, kurulduğundan beri 100'den fazla ülkede Türkiye'deki kamu kurumlarının eğitim yapmasına imkan sağladığını, Türkiye'nin farklı alanlardaki tecrübesini gönül coğrafyasına taşıdıklarını söyledi.

TİKA'nın 55 ülkede ofisinin bulunduğunu, ülkelere teknik destek ve kalkınma yardımlarının gönderildiğini anlatan Eren, Balkanlar'da, Türk dünyasında TİKA tarafından restore edilen eserlerin, tarım, hayvancılık, güvenlik, sağlık gibi farklı alanlarda yürütülen saha faaliyetlerinin görülebileceğine dikkati çekti.

Eren, Türkiye'nin uluslararası siyasette üstlendiği önemli role dikkati çekerek, 'Sayın Cumhurbaşkanı'mızın, 'Türkiye Türkiye'den büyüktür' veya 'Dünya beşten büyüktür' diye kavramsallaştırdığı, aslında Türkiye'nin uluslararası sistemden şikayetçi olan ve bu adaletsizliğin bitmesini, yeni bir uluslararası sistemin daha adil bir şekilde kurulmasını savunan ülkelerin öncülüğünü yaptığını görüyorsunuz. Türkiye, bu öncülüğü sadece retorikle, sözle yapmıyor. Gönül coğrafyasıyla, Türkiye'ye müzahir ülkelerle beraber, kalkınarak yapıyor.' dedi.

AA ile bugüne kadar 26 eğitim gerçekleştirdiklerini ve bugün de 27'ncisini yaptıklarını aktaran Eren, savaş muhabirliği eğitiminin de bunun en başarılı modüllerinden biri olduğunu vurguladı.

Savaşlar, krizler ve çatışma bölgelerinin bugünün gerçekliği olduğuna işaret eden Eren, 'Gönül ister ki dünyanın hiçbir noktasında savaşlar ve krizler olmasın. Ama Türkiye olarak özellikle bulunduğumuz coğrafya, gerek güneyimiz Orta Doğu, gerek kuzeyimiz Rusya-Ukrayna ve potansiyel çatışma bölgelerine olan yakınlığımız hasebiyle maalesef bu krizlerin içerisindeyiz. Biz de ülke olarak son yıllarda tüm bu krizlere yönelik ciddi bir kapasite geliştirdik.' şeklinde konuştu.

Gazetecilerin kriz bölgelerinde ve savaş alanlarında görev yaptığını belirten Eren, kursiyerlere hitaben, 'Anadolu Ajansı ve Polis Akademisi'nin savaş muhabirliği eğitimi vesilesiyle inşallah kendi ülkenize döndüğünüzde çok daha iyi, doğru ve tarafsız bir haberciliği, kendi hayatınızı da daha güvenli bir şekilde orada devam ettirerek sağlayacaksınız diye düşünüyorum.' ifadelerini kullandı.

- Polis Akademisi Başkanı Balcı'nın konuşması

Polis Akademisi Başkanı Prof. Dr. Murat Balcı ise Akademi'nin, kurulduğu günden bugüne Türkiye'nin güvenlik alanındaki akademik çalışmalarına yön veren ve bu alandaki araştırmaları, eğitimleriyle pek çok alanda öncü çalışmalara imza atan köklü bir kurum olduğunu belirtti.

Polis Akademisinin, hakikati savunan, insanlığın ortak vicdanını temsil eden meslek gruplarını da destekleyen bir eğitim merkezi olduğuna değinen Balcı, kalemlerini ve kameralarını adaletin ve vicdanın sembolü olarak taşıyan muhabirlerin bugün Gazze'de İsrail saldırıları sırasında şehit edildiğine dikkati çekti.

Balcı, 'Gazze'de görev yapan muhabirler, hakikati insanlığa ulaştırmak için en ağır bedeli ödemektedir. Onlar, bombardımanların gölgesinde, sokak çatışmalarının ortasında, ablukaların baskısı altında bir milletin maruz kaldığı soykırımı belgeleyerek tarihe hakikatin kaydını düşmektedirler.' diye konuştu.

27. Dönem Savaş Muhabirliği Eğitimi'nin, böylesine büyük bir misyonu omuzlayan muhabirler için hazırlandığını anlatan Balcı, 'Akademik bilginin, sahadaki tecrübenin ve insanlık vicdanının buluştuğu süreçte, alanında uzman isimlerin katkılarıyla kapsamlı bir müfredat sunulmaktadır. Kursiyerlerimiz zorlu koşullarda kendi güvenliklerini temin etmeyi öğrenecek, aynı zamanda hakikati en doğru ve en hızlı şekilde kamuoyuna ulaştıracak donanıma sahip olacaklardır.' bilgisini paylaştı.

Bu eğitimle yetişecek muhabirlerin, dünyanın dört bir yanındaki mazlum coğrafyaların gür sesi olacağını vurgulayan Balcı, AA'nın 'Kanıt' eserinin de tarihi bir belge olmanın ötesine geçtiğini ve adalet mücadelesinin temel dayanaklarından biri haline geldiğini dile getirdi.

Habercilikten kişisel güvenliğe, savaş terminolojisinden ilk yardıma, ileri sürüş tekniklerinden suda hayatta kalmaya, patlayıcılar ve tehlikeli maddelerden olağanüstü durumlarda medya yönetimine kadar 26 ayrı dersin verileceği eğitimler 12 gün sürecek.

Kaynak: AA