EĞİTİM

DİLKOM’da dijital dönem başlıyor

Anadolu Üniversitesi Dil ve Konuşma Bozuklukları Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (DİLKOM) Müdürü Prof. Dr. Özlem Diken merkezin kuruluş amacı, hizmet alanları, toplumsal etkileri ve gelecek projelerine ilişkin sorularımızı yanıtladı.

“DİLKOM, Türkiye’de dil ve konuşma terapistliği mesleğinin doğduğu merkezdir”

DİLKOM’un kuruluş amaçları hakkında bilgi verebilir misiniz?

DİLKOM’un kuruluş sürecine değinen Prof. Dr. Özlem Diken, merkezin yalnızca bir uygulama birimi olmadığını vurgulayarak şunları söyledi: “DİLKOM bir marka, 1999 yılında rektörlüğe bağlı olarak kurulmuş bir merkez. Kuruluş amacı çok çok eskiye dayanıyor. Türkiye’de henüz dil ve konuşma terapistliği diye bir meslek yokken, kurucumuz Prof. Dr. Seyhun Topbaş’ın vizyonu sayesinde aslında bu mesleğin temelleri DİLKOM’da atıldı.”

Merkezin ilk yıllarda lisansüstü eğitim odaklı kurulduğunu belirten Diken, süreci şöyle anlattı: “Lisansüstü Eğitim Enstitüsüne bağlı olarak yüksek lisans ve doktora programlarıyla ilk akademik kadrolar yetiştirildi. Bu akademik kadrolar daha sonra Türkiye’nin farklı üniversitelerinde, farklı fakültelerde dil ve konuşma terapistliği bölümlerinin kurulması için ilk tohumları attılar. Türkiye’deki ilk Sağlık Bilimleri Fakültesi de yine Anadolu Üniversitesi’nde, DİLKOM’dan yetiştirilen akademisyenlerle açıldı.”

Günümüzde merkezin temel hedeflerine değinen Diken, değerlendirme, tanı ve terapi hizmetlerinin öncelikli olduğunu belirterek şunları söyledi: “Şu an en önemli ve öncelikli amacımız; dil ve konuşma bozukluğu olan çocuklara ve yetişkinlere değerlendirme yapmak, tanı koymak, terapi uygulamak, izleme ve danışmanlık hizmetleri sunmak.”

“DİLKOM yalnızca uygulama değil, aynı zamanda güçlü bir araştırma merkezidir”

Merkezin araştırma boyutuna da dikkat çeken Prof. Dr. Diken, DİLKOM’un akademik üretimde aktif rol üstlendiğini belirterek şunları söyledi: “DİLKOM aynı zamanda bir araştırma merkezi. Başta kendi üniversitemizin farklı fakülteleri olmak üzere diğer üniversitelere de uygulama platformu sunuyoruz. TÜBİTAK projeleri, BAP projeleri, tez çalışmaları burada yürütülebiliyor.”

Merkezde geliştirilen bilimsel çıktılara ilişkin ise şunları söyledi: “DİLKOM’da geliştirilen değerlendirme testleri, ölçekler, müdahale programları ve kitaplar somut çıktılar olarak alana kazandırılıyor. Bu anlamda oldukça aktif bir merkeziz.”

“Öğrencilerimiz gerçek vakalarla, süpervizyon eşliğinde çalışıyor”

Eğitim sürecine ilişkin bilgi veren Diken, Dil ve Konuşma Terapistliği Bölümü öğrencilerine uygulama imkânı sunduklarını belirterek şu ifadelere yer verdi: “Üçüncü sınıf öğrencilerimize gözlem platformu sunuyoruz. Dördüncü sınıfa geldiklerinde ise süpervizörler eşliğinde gecikmiş konuşmadan yutma bozukluklarına, afaziden akıcılık bozukluklarına kadar farklı vaka gruplarıyla çalışma imkânı sağlıyoruz.”

Öğrencilerin farklı bakış açıları kazanmasını önemsediklerini vurgulayan Diken, disiplinler arası çalışmalara dikkat çekerek şunları söyledi: “Ergoterapistlerden çocuk psikiyatristlerine, özel eğitimcilerden kulak burun boğaz hekimlerine kadar farklı meslek gruplarından uzmanlarla seminerler ve çalıştaylar düzenliyoruz.”

“20 aylıktan 80’li yaşlara kadar çok geniş bir yaş grubuna hizmet veriyoruz”

DİLKOM kimlere, hangi alanlarda hizmet veriyor?

Hizmet verilen yaş aralığına değinen Prof. Dr. Diken, merkezin geniş bir kitleye hitap ettiğini belirterek şunları söyledi: “20 aylıktan itibaren terapi alan çocuklarımız var. En ileri yaş grubumuzda ise 80’li yaşlarda, inme sonrası dil kaybı yaşayan bireylerimiz bulunuyor.”

Hizmet verilen alanları ise şu sözlerle sıraladı: “Gecikmiş konuşma, dudak-damak yarıklığı, Down sendromuna bağlı dil bozuklukları, konuşma sesi bozuklukları, kekemelik, disleksi, motor konuşma bozuklukları, yutma bozuklukları ve inme sonrası dil kaybı gibi on farklı alt ünitede hizmet sunuyoruz.”

“Başvurularda telefonun yanı sıra dijital otomasyon sistemi devreye giriyor”

DİLKOM’un başvuru süreci nasıl gerçekleşiyor?

Başvuru sürecinde dijitalleşmeye geçtiklerini belirten Diken, yeni sistemi şöyle anlattı: “Telefonla bize ulaşmak mümkün ancak ikinci dönem itibariyle bir otomasyon sistemi de devreye giriyor. Danışanlar hangi üniteden hizmet alacaklarını, hangi uzmanın uygun olduğunu, randevu boşluklarını ve gelmeden önce hazırlamaları gerekenleri bu sistem üzerinden görebilecek.”

“Aileler terapi sürecinin aktif bir parçası”

DİLKOM’da ailelerin terapi sürecine aktif katılımı nasıl sağlanıyor?

Ailelerin en önemli paydaşlardan biri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Diken, şu ifadeleri kullandı: “İletişim karşılıklı gerçekleşen bir süreç. Bu nedenle sadece bireyle değil, iletişim kurduğu kişilerle de çalışıyoruz.”

Aile katılımının farklı yollarla sağlandığını belirten Diken, şunları söyledi: “Aile eğitim seminerleri düzenliyoruz. Bazı terapilerde aileleri doğrudan sürece dahil ediyoruz. Tek yönlü camlar sayesinde aileler terapileri izleyebiliyor, kulaklıklarla içerideki süreci takip edebiliyor.”

“Toplumsal farkındalık, bireyin yaşam kalitesini doğrudan etkiliyor”

DİLKOM’un toplumsal etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Toplumsal katkının merkez için önemli bir hedef olduğunu ifade eden Diken, farkındalık çalışmalarına dikkat çekerek şunları söyledi: “Disleksi, kekemelik, yutma bozuklukları gibi alanlarda toplumda bilinç oluşturmak istiyoruz. Öğretmenlerin, ailelerin ve toplumun bilinçlenmesi çocuğun akademik ve sosyal yaşamını doğrudan etkiliyor.”

“Dijitalleşme ve teknoloji yatırımları önceliğimiz”

Yeni projeler ve planlanan çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Yeni dönem projelerine ilişkin konuşan Prof. Dr. Diken, teknolojik altyapının güçlendirildiğini belirterek şu ifadelere yer verdi: “Sağlık sektörü hızla gelişiyor. Biz de en güncel teknolojileri merkezimize kazandırmaya çalışıyoruz. Böylece buraya gelen bir birey, Türkiye’nin ya da dünyanın herhangi bir yerinde aynı standartlarda değerlendirilebilsin.”

Dijitalleşme ve sıfır atık hedeflerine de değinen Diken, sözlerini şöyle tamamladı: “Randevu, terapi ve arşiv süreçlerini dijital platforma taşıyoruz. Bu sayede hem çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlıyor hem de daha verimli bir sistem oluşturuyoruz.”