İSTANBUL (AA) - HALİL İBRAHİM MEDET - Dünya Keşmir Özgürlük Hareketi (WKFM) lideri Dr. Muzzammil Ayyub Thakur, Hindistan yönetimindeki Keşmir'de sistematik baskı ve asimilasyon politikalarının yoğun biçimde sürdüğünü söyledi.

Pek çok aile üyesi ve kendisi de Keşmir'de uygulanan baskı politikalarının mağduru olan Dünya Keşmir Özgürlük Hareketi lideri Dr. Thakur, AA muhabirine, Hindistan yönetimindeki Keşmir'de yaşanan güncel durumu değerlendirdi.

Thakur, Keşmir'deki insan hakları ihlalleri ve trajedinin hayallerin bile ötesinde olduğuna dikkati çekerek, "İnsanlar, genellikle insan hakları ihlallerinden ve bir insan hakları trajedisinden bahsediyorlar. Ben buna bir kıyamet diyorum. Muhtemelen hayal edebileceğiniz, tartışabileceğiniz ya da görebileceğiniz en kötü şeylerden bazıları. Biz meseleyi bir devletin, devlet düzeyinde işlediği ihlaller prizmasından görüyoruz." dedi.

Keşmir'de yüz binlerce yetimin ve on binlerce "yarı dul"un olduğuna dikkati çeken Thakur, "Yarı dul, insanın anlamadığı bir kavram. Bu kadınlar yıllardır kocası kayıp olduğu için öldüğünü mü hayatta olduğunu mu bilmediğinden hala evli mi değil mi bilmiyor, bu yüzden yarı dul sayılıyor." diye konuştu.

- Saçma izleri, damgalanmak anlamını taşıyor

Tıpkı Keşmirli kadınların yarı dul bırakıldıkları gibi Keşmirli çocukların da yarı yetim kaldıklarını veya Hint güçlerinin hedefi haline geldiklerini belirten Thakur, Hindistan askerleri avcılıkta kullanılan saçmaları Keşmirlilerin üzerinde kullandıkları için pek çok insanın gözlerinin ve vücutlarının hasar gördüğünü ve bunların arasında bir gözünü kaybeden henüz 1,5 yaşındaki çocuğun da yer aldığını anlattı.

Thakur, hiçbir işgal bölgesinde kasıtlı ve sistematik şekilde saçmaların insanlara asker ve polis tarafından atılmadığına işaret ederek, "Saçmalar genelde sadece hayvanlara karşı ya da en kötü senaryolarda kullanılır. Keşmir'de bu ilk tercih olarak kullanılıyor ve bel altı değil, bel üstüne atılıyor. Yani amaçları insanların vücutlarında kalıcı hasar yaratmak." diye konuştu.

Saçmalarla yaralanan kişilerin vücutlarındaki bu metallerle yaşamak zorunda kaldıklarına ve bunun bir çeşit damgalamaya dönüştüğüne dikkati çeken Thakur, kuzeninin de saçmalarla yaralandığını, bu yüzden hem seyahat edemediğini hem de vücudunda taşıdığı saçmalar nedeniyle direnişle ilişkilendirilip iş bulamadığını anlattı.

- "Hindutva, Kabe'nin aslında Hindu tapınağı olduğuna inanıyor"

Thakur, bir şekilde Keşmir'deki direnişle ilişkilendirilen kişilere ait mülklerin ya yıkıldığını ya da el konulduğunu belirterek, "Bir kültürel soykırım da yapılıyor. Dini kuruluşlar ve davet veya sosyal yardım faaliyetinde bulunan yapılar da kapatıldı. Şu anki güncel sorun da vakıflarla ilgili. Bu, bir toplumun topyekun bir şekilde yok edilmesidir." diye konuştu.

Keşmirlilerin ten rengi veya üzerinde yaşadıkları toprakların zenginliğinden ziyade Müslüman kimlikleri nedeniyle zulüm gördüklerini dile getiren Thakur, Hindistanlı Müslümanların da Müslüman kimliğine karşı yürütülen savaş nedeniyle acı çektiklerini anlattı.

Thakur, Hindistan'da iktidardaki Bharatiya Janata Partisi (BJP) liderlerinin Müslümanlar hakkında aşağılayıcı ifadeler kullandığına işaret ederek, şöyle konuştu:

"Müslümanlara yönelik aşağılayıcı ifadeler, onları şeytanlaştırmaları, 'istila', 'hamam böceği', 'fare' gibi kelimelerle anmalar. Hindistan’daki Müslümanların, özellikle Keşmir’deki Müslümanların karşı karşıya kaldığı durum bu. Bunu özellikle söylüyorum. Keşmir, bir deneme sahasıydı, adeta bir laboratuvar deneyiydi. Bu uygulamalar ilk olarak Keşmir'de test edildi ve ardından Hindistan ana karasına ihraç edildi."

Camilerin Hindu tapınaklarına çevrilmesi, Müslümanlara ait evlerin yıkılması veya mülklerine el konulması gibi uygulamaların önce Keşmir'de denendiğini, daha sonra Hindistan'daki Müslümanlara uygulandığını anlatan Thakur, geçen ramazan ayında imamların teravih namazı kılmalarının engellendiğini ve Keşmirli imamların yerine Hindistan'ın atadığı imamların görevlendirilmeye başlandığını söyledi.

Thakur, sadece imamlar, siyasi liderler veya protestocular değil küçük yaştaki çocukların bile baskı politikalarının doğrudan mağduru haline geldiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Özellikle 2019 yılında çocukları gecenin bir yarısı evlerinden alıp götürdüler çünkü Hindistan devleti onları bir tehdit olarak görüyordu. Bir çocuğun, annesinin kucağındaki beş yaşındaki bir çocuğun, Hindistan devleti için bir tehdit olduğunu düşündüler. 5-6 yaşındaki çocukların camilere götürülüp orada hoparlörle işkenceye maruz bırakılması vardı. Bunu halk duysun, çevre mahalleler de çığlıklarını işitsin diye (yaptılar). Bunlar benim anlattığım hikayeler değil İngiliz ve Amerikalı gazetelerde yayımlanmış, belgelenmiş haberler ve bazıları doğrudan aile üyelerime oldu yani ilk elden tanıklıklarla söylüyorum, Keşmir’de küçük çocuklara camilerde işkence ediliyor."

- "Hindistan, İsrail'in başaramadığını başardı"

Keşmir'de kültürel ve tarihi soykırım uygulandığını ve Keşmirlilerin tarihinin bile değiştirilerek Hindu mitolojisinin gerçek tarihmiş gibi yeni nesillere anlatılmaya çalışıldığını dile getiren Thakur, Hindutva ideolojisinin baskı ve yayılma arzusunun Keşmir'le sınırlı olmadığını, İran, Afganistan hatta Suudi Arabistan'ı içeren yayılma hedeflerinin olduğunu söyledi.

Thakur, pek çok yönden Hindutva ve siyonizmin bir madalyonun iki yüzü gibi olduğuna, bu iki ideoloji ve iki devlet arasında hem benzerlikler hem de stratejik ortaklıkların olduğuna dikkati çekerek, "İsrail, bir genişlemeci projedir. Haritalarına baktığınızda Lübnan, Ürdün hatta Suudi Arabistan’ı kapsayan bir alan istiyorlar ama kimse Hindutva’nın ne olduğunu tam anlamıyor. O da aynı şekilde genişlemeci. Onlar da “Pan-Hindu Ulusu” hayalini kuruyor. Bu hayal Hindistan’ın ötesine, Bangladeş, Nepal, Afganistan hatta Pakistan ve İran’a kadar uzanıyor. Öyle ki Suudi Arabistan’ı bile istiyorlar." dedi.

Hindutva metinlerinde Kabe'nin bile aslında Makeshwar Mahadev Tapınağı olduğuna ilişkin ibarelerin yer aldığını ancak bunu dile getirdiğinde insanların kendisine inanmadıklarını anlatan Thakur, siyonistlerin benzer niyetlere sahip olduklarına dair iddiaların da geçmişte gündeme geldiğini ancak yine bazı insanların bunlara inanmamayı tercih ettiklerine dikkati çekti.

Her iki ideolojinin de Nazizm'den etkilenmesinin yanı sıra bugün çok ciddi stratejik, siyasi ve ticari ortaklıklar yürüttüklerini ve aynı baskı uygulamalarını kullandıklarını belirten Thakur, Filistin'de test edilen insansız hava araçlarının Keşmir'de de kullanılmaya başlandığını anlattı.

Thakur, Hindistan'ın İsrail'den farklı olarak Keşmir'de uyguladığı zulmü unutturmayı veya insanların dikkatinden kaçırmayı başardığını dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Hindistan, artık sadece bir devlet değil bir yerleşimci-sömürgeci proje yürütüyor. Bu, artık klasik emperyalizm değil çok katmanlı bir şey. Sadece askeri araçlarla değil ekonomik baskıyla da kültürel hegemonya yoluyla da yürütülüyor. Bollywood, neredeyse Hollywood kadar büyük bir sektör. Bu devasa sektörü sadece eğlence için değil ideolojik propaganda için de kullanıyorlar. Özellikle Müslümanları şeytanlaştırmak için yapılan filmler var. Işıklar, müzikler, renkli kıyafetler derken içerik yutuluyor ama zihin zehirleniyor. Bu, düpedüz bir beyin yıkama. Bazı yoga liderleri aslında birer İslam karşıtı figür. Örneğin Yogi Adityanath, sadece bir dini lider değil aynı zamanda bir eyaletin başbakanı.

İsrail, ne zaman bir adım atsa, taş oynatsa bile kamuoyu bunu anında öğreniyor, tepki veriyor, protestolar yapılıyor, belgelerle karşılık veriliyor yani İsrail, propaganda konusunda başarısız oluyor. Ne zaman bir yalan ortaya atsalar, ölü bebekler, fırınlar, tecavüzler, hemen çürütülüyor ve yüzlerini gösteremez hale geliyorlar. Hindistan ise başarıyor çünkü kimse fark etmiyor. Bu, bir medeniyetler savaşı. Üzülerek söylüyorum, bu savaşta Müslümanlar kaybediyor çünkü hala devletleri ve derin devletleri yeterince anlamıyoruz. Siyonizmin ne olduğunu anladık ama Hindutva'nın aynı ölçüde tehlikeli olduğunu hala kavrayamadık."

- Cammu-Keşmir'in özel statüsünün kaldırılması

Hindistan yönetimi, anayasanın yarım asırdan uzun süredir Cammu-Keşmir'e özel statü tanıyan hükümlerini 5 Ağustos 2019'da iptal ederek bölgeyi merkezi yönetimin doğrudan hükmettiği "Birlik Toprağı" statüsüne indirmişti.

Ardından bölge toprakları, 31 Ekim 2019'da resmen merkeze bağlı Cammu-Keşmir ve Ladakh olmak üzere ikiye ayrılmıştı.

Cammu-Keşmir'in 1947'den bu yana yabancıların bölgeye yerleşmesine ve mülk edinmesine izin vermeyen vatandaşlık yasası da kaldırılmıştı. Müslümanlar, bu nedenle merkezi yönetimin bölgeye Hindu çoğunluğu yerleştirerek bölgenin demografisini değiştirmesinden endişe duyuyor.

Afganistan, Tacikistan, Pakistan, Hindistan ve Çin ile komşu olan Keşmir bölgesi, jeopolitik açıdan önemli bir konumda bulunuyor.

Uluslararası ihtilafa evrilen Keşmir meselesi, 1947'den bu yana Hindistan, Pakistan ve Çin'in bölgedeki hak iddiaları, bölgede 4 savaşın çıkmasına ve binlerce kişinin yaşamını yitirmesine yol açtı.

Kaynak: AA