NEVŞEHİR (AA) - ARİFE KARAKUM - Nevşehir'de yaşayan 52 yaşındaki dokuma ustası Ayten Satıcı, yıllarca 60'ı aşkın arkadaşıyla birlikte yaptığı halı dokumacılığı mesleğini tek başına sürdürürken, bu geleneksel sanatın yeniden canlanmasını istiyor.
Nevşehir'de doğup büyüyen Satıcı, henüz çocuk yaşlarındayken anneannesi ve annesinden halı dokumacılığını öğrendi. Aile geleneğine dönüşen meslekte ilerleyen Satıcı, 20 yaşında halı dokumacılığından ilk parasını kazandı.
Yün, pamuk ve ipek kullanarak elleriyle halı dokuyan Satıcı, bugünlerde çok az kişi tarafından sürdürülen mesleğiyle geçimini sağlıyor.
Satıcı, Göreme'deki birbirinden ilginç şekillerdeki kayalıkların arasında hem müze hem de satış mağazası olan bir galeride dokuma tezgahı işliyor.
Tezgahını ziyaret eden turistlere nasıl dokuma yapıldığını gösteren Satıcı, kullandığı malzemeleri tanıtıyor, dileyenlere düğüm attırıyor ve dokuma halıların kültürel önemini aktarıyor.
Mesleğe başladığı zamanlarda farklı halıcılarda yaklaşık 60 kişiyle birlikte dokuma yapan Satıcı, arkadaşlarından hiçbirinin mesleğe devam etmediği için bu günlerde tezgahında tek başına çalışıyor.
Satıcı, mesleğindeki yalnızlıktan üzüntü duyarken, dokuma kültürünün gelecek nesillere aktarılmasını istiyor.
- "Köy yaşantısı bitince halı dokuma da bitti"
Ayten Satıcı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, mesleğindeki zorlukları ve el dokuması halının önemini anlattı.
Bölgedeki kadınların, kentleşmeyle birlikte yerlerini değiştirmesinin sonucunda eskisi gibi dokuma yapamadıklarını belirten Satıcı, "Köy yaşantısı bitince halı dokuma da bitti. Apartmanda halı dokunmaz. Ben denedim, olmuyor. Dokuma tezgahını eve götürdüm. Komşular kirkit sesinden rahatsız oldu." dedi.
Dokumacılığın giderek azaldığına dikkati çeken Satıcı, "60 kişiden bir ben kaldıysam, 10 yıl sonra da kimse kalmayacak. Benim kızlarım da yapmak istemiyor. Yeni nesile sıkıcı geliyor. Fakat dokumacılığı elinden tutup kaldırmamız gerekiyor." diye konuştu.
Satıcı, el dokuması halıların kullandıkça kıymetlendiğini aktararak, satın alınıp kullanıldıktan sonra da satılabildiğini söyledi.
Göçebe toplumlardan yerleşik yaşama kadar halının her zaman kullanıldığını aktaran Satıcı, "Göçebeler çadırlarını el dokumalarından yaparlarmış. Yerleşik hayatta yün halılardan önce hasır örülmüş. Yani direkt taşa temas etmemek için bir materyal mutlaka kullanılmış." ifadelerini kullandı.
- "Her sırada telleri saymak zorundasınız"
Dokuma yapmaya birkaç kere ara verdiğini anlatan Ayten Satıcı, işin beden üzerindeki etkilerinden dolayı 10 yıl kesintisiz dokuma yapılamayacağını, işi yapmaya devam etmek isteyenlerin ara vermeye mecbur olduklarını kaydetti.
Satıcı, halı dokurken tezgahın önünde zemine yakın oturduklarını söyleyerek, dizlerde eklem rahatsızlıklarının, sırt, kol ve belde oluşan ağrıların, yünle sürekli temas edildiği için ortaya çıkan alerjik hastalıklar ile göz bozukluklarının meslek hastalıklarından olduğu bilgisini verdi.
Bir halıda dokumaları hatasız bitirmek gerektiğini vurgulayan Satıcı, "İki üç sıra yaptığınız her şeyi sökebilirsiniz ama daha derine inemezsiniz. Bu sebeple her sırada telleri saymak zorundasınız. Bir desene başladığınızda yanlış yaptıysanız öyle gider. Nasıl ki hayatta ileriye dönük yaşarız, hep bir sonrasını düşünürüz, halıda da öyle. Halı dokumak birisini sevmek gibi. Uzak kalamıyorsun ama seni zorladığında da bir mesafe koymak zorundasın." değerlendirmesini yaptı.
Satıcı, ayrıca halının yapımında kullanılan iplerin farklı coğrafyalardan elde edilmesiyle kalitesinin değişebileceğine işaret ederek, "Adana pamuğuyla Ege pamuğu farklıdır. Kars'taki koyunla Erzurum'daki koyunun yünü de farklıdır. Halıyı bitirme süresi de kullanılan ipe göre değişir. Malzeme inceldikçe dokuma süresi uzar." dedi.