ANKARA (AA) - YUSUF SOYKAN BAL - Gazze'ye insani yardım ulaştırmayı hedefleyen Küresel Sumud Filosu'nda İsrail'in yasa dışı alıkoyduğu aktivistlerden Metehan Sarı, 'İsrail hapishanesinde bağıra bağıra akşam ezanı okundu. Sabah ezanı okundu ve kalktık cemaatle namaz kıldık. Bundan daha gurur verici, daha onur verici bir şey yok.' dedi.

Türk aktivist 28 yaşındaki Sarı, 44 ülkeden Filistin'e destek veren binlerce aktivistin bulunduğu Sumud Filosu'na katılma ve İsrail tarafından alıkonulma sürecini AA muhabirine anlattı.

Filoya katılmadan önce ailesiyle konuyu konuştuklarını söyleyen Sarı, 'Ailemle istişare ederken annem oğluma 'Baban Sumud Filosuna gitsin mi' diye sordu. 3,5 yaşındaki çocuk, 'Gitsin, Gazzeli çocuklara çikolata götürsün, ekmek götürsün' dedi. Sonrasında zaten geri dönüşün olmayacağını anladım. Direkt Tunus'a bileti aldık ve Tunus'a gittim.' dedi.

- 'Family gemisinin yakıt tankı hedef alındı'

Sarı, Tunus'ta yoğun bir süreç geçirdiğini belirterek, çoğunlukla gemilerin tadilatları ve eksikliklerin tamamlanmasına yönelik çalışmalar yaptığını aktardı.

Tunus'ta kaldıkları süreçte çeşitli zorluklar da yaşadıklarını, henüz yola çıkmadan önce iki kez gemilere dron saldırısı düzenlendiğini dile getiren Sarı, bunun sonucunda gemilerin hasar aldığını belirtti.

Sarı, 'Saldırının ilki Family gemisine yapıldı. Family gemisinin direkt yakıt tankı hedef alındı. Kamera kayıtlarımız olmasa, yangının sigaradan çıktığını söylemişlerdi. Direkt dron ile atıldığının kamera kayıtları, sosyal medyada paylaşıldı, gerekli yerlere de verildi. Ertesi gün Türkiye saatiyle yaklaşık 13.30 civarında Alma gemimizin direkt üst güverte kısmında Murat abi varken dron ile bir bomba saldırısı daha oldu. Kıl payı kurtuldu.' ifadelerini kullandı.

- 'Her gece üzerimizden dronlar uçuyordu'

Sürecin ardından Binzert Limanı'ndan 24 gemiyle yola çıktıklarını anlatan Sarı, İtalya'ya doğru hareket ettiklerini belirtti.

Yolculuk sırasında sürekli etraflarında dron uçtuğunun altını çizen Sarı, 'Her gece üzerimizden dronlar uçuyordu. Dronların birçoğunun göçmen kaçakçılığı için olduğunu düşünüyorduk. Lakin yakın mesafeden uçan dronlar da oluyordu. Her gece biz nöbet tutuyorduk. İkişer saatlik nöbetlerimiz vardı. Dron geldiğinde veya dron gördüğümüzde direkt yetkili arkadaşa haber verip, gemide ani bir önlem alıyorduk.' açıklamasını yaptı.

- 'Orada aynı davanın ruhunu taşıyorduk'

Sarı, gemideki diğer aktivistlerle iyi anlaştıklarını ve süreçte birbirlerinin hep arkasında durduklarını vurguladı.

Yeteri kadar İngilizce bilmediği için diğer aktivistlerle fazla konuşamadığını ifade eden Sarı, 'Lakin, öyle bir durum vardı ki dinin, dilin hiçbir şekilde önemi yoktu. Orada aynı davanın ruhunu taşıyorduk. Orada taşımış olduğumuz dava ruhuyla zaten bakışarak anlaşıyorsun.' değerlendirmesinde bulundu.

Sarı, gemideki aktivistlerin samimi düşüncelerle filoya katıldığını ve insanlık için yola çıktıklarını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:

'Hani hiç tanımadığın bir insan, hiç muhabbet kuramıyorsun, yüzüne bakıyorsun sadece. O da senin yüzüne bakıyor. Ne sen onun dilini biliyorsun ne o senin dilini biliyor. Thiago, her sabah kalkıp gelip sarılıyor, 'Günaydın Metehan' diyor. Öğrendiği tek kelime belki günaydın. Türkçe olarak bildiği tek kelime, 'Katil İsrail, Filistin'den defol' anlaşabildiğin kelimelerle bile yolları aşıyorsun.'

- 'Geminin asıl amacı ablukayı kırmaktı'

Familiy gemisiyle yaklaşık 10 günlük yolculuk yaptıklarını ifade eden Sarı, bu süreçte filodaki diğer gemilere 9 bomba atıldığını söyledi.

Atılan bombalar sonucu bazı gemilerin hasar gördüğünü belirten Sarı, bu nedenle bazı gemilerin yola devam edemediğini kaydetti.

Sarı, hasar alan ve arızalanan gemilerdeki aktivistlerin yola devam etmek için büyük çaba gösterdiğine işaret ederek, 'Çok mücadele ettiler. Motor bozuldu, Türk Silahlı Kuvvetleri yardım etti. Filo da elinden geleni yapıyor. Allah, yollarını öyle bir açtı ki, en son bidonlardan yakıt deposu yaptılar, yakıt depoları bozulduğu için. Böyle bir inanışla yola çıkmış insanlarla yoldasın. Elhamdülillah, bu durum çok güzel duygulara sebep oluyor.' şeklinde konuştu.

Daha sonra ​​​​​​​gemilerinin arızalandığını ve aktivistlerin diğer gemilere geçtiğini aktaran Sarı, kendisinin de 'Alma' gemisine bindiğini söyledi.

Alma gemisindeyken de dron tacizlerinin devam ettiğine dikkati çeken Sarı, 'Gemide taşımış olduğumuz yardım malzemeleri tıbbi, medikal ve gıda malzemeleri. Zaten sembolik yardımlardı. Biz, bunu özellikle belirttik. Çünkü, geminin asıl amacı ablukayı kırmaktı. Gemilerimiz, öyle büyük gemiler değildi.' dedi.

- 'Anlaşmayı kabul etmedik'

Sarı, yaklaşık bir hafta Alma gemisiyle yolculuk yaptıklarını ve bu süreçte İsrail tarafından kendilerine durmaları yönünde ikazlar yapıldığını belirtti.

İsrail'in bu ikazlarına uymayarak yola devam ettiklerini anlatan Sarı, sözlerini şöyle sürdürdü:

'İsrail filoyu durduramayacağını, bizleri vazgeçiremeyeceğini anlayınca, 'gemileri Aşdod Limanı'na yanaştırın, malzemeleri buraya bırakın ve geri dönün' diye bize teklifte bulundu. Biz de bizim filomuzun yardım malzemesi olmadığını, ablukayı ve soykırımı durdurmayı amaçladığımızı dile getirdik. Anlaşmayı kabul etmedik.'

- 'Siber bir saldırı düzenlediler'

Bir süre sonra gemide siren çaldığını ve acil olarak toplandıklarını dile getiren Sarı, müdahale olacağını anladıklarını söyledi.

Sarı, kendilerine çok yakın mesafede gemilerin dolaşmaya başladığını anlatarak, 'Siber bir saldırı düzenlediler. Şuayip'in telefonunu hacklemeye çalıştılar. Aynı zamanda günün sabahında Thiago'nun bilgisayarı hacklenmeye çalışıldı. Etrafımızda döndükten yaklaşık yarım saat boyunca Starlink bağlantımız gelmedi. Kameralarımız yandı.' dedi.

Diğer gün akşam saatlerinde gemilerin tekrar gelerek etraflarını sardığını aktaran Sarı, 'Telsizden 'etrafımızı sarıyorlar' diye anons geçtim. 15 tane bot gördük etrafımızda. Hiçbiri kimliğini açık etmedi ve üzerimize hızla geliyorlardı. Bunların siyonist İsrail askerleri olduğunu direkt anladık.' ifadelerini kullandı.

Sarı, İsrail gemileri yaklaştığı sırada telefon ve bilgisayar gibi cihazları denize attıklarını belirterek, şunları kaydetti:

'Bunlar cihazların içerisine var olmayan bir şey yerleştirir. Bizim herhangi bir terör faaliyetiyle, herhangi silahlı bir eylemle işimiz olmadı. Ama bir Photoshop yapar, yani bugün teknolojinin nereye geldiğini hepimiz biliyoruz. Böyle bir olay söz konusu olup, misyonumuza kalkıp bu şekilde zarar vermesinler diye. İran'da gördük, çağrı cihazlarının içerisine koymuş oldukları bombalarla nasıl bir eylem gerçekleştiklerini ya da daha sonrasında döndüğümüzde bizim özel hayatlarımızı dinleyecekler mi ya da izleyecekler mi, bu tarz bir risk almamak için cihazlarımızı attık.'

- 'Orada psikolojik baskı vardı'

Daha sonra gemiye müdahalenin başladığını ifade eden Sarı, güverteye çıktıklarını söyledi.

Sarı, İsrail askerlerine sivil bir inisiyatif olduklarını ve onlara zarar verecek aletlerinin olmadığını söylediklerini belirterek, şu açıklamalarda bulundu:

'Askerler, silahlarıyla direkt geldiler. Güvertenin hemen o merdiven kısmında beklediler. Thiago, açıklama yaptı. Herhangi bir şekilde elimizde onlara zarar verecek bir malzemenin olmadığını söyledikten sonra askerler karşımıza geldiler, silahlarını doğrulttular. Hepimizi bir köşeye topladılar. Ondan sonra direkt Thiago'yu aldılar. İlk aldıkları kişi Thiago'ydu. Greta'yı aldılar ve ondan sonra Mandela'yı aldılar.'

Askerlerin sert şekilde müdahale ettiğini vurgulayan Sarı, ayrıca aktivistlerin üstlerinin de arandığını söyledi. Sarı, geminin iç kısmında bir süre bekledikten sonra Aşdod Limanı'na götürüldüklerini ve İsrail polislerinin önce erkeklere kelepçe takarak tutuklama yaptığını dile getirdi.

Daha sonrasında yaklaşık 250 kişinin olduğu kapalı bir alana alındıkları bilgisini paylaşan Sarı, burada bazı kişileri sürükleyerek götürdüklerini ifade etti.

Sarı, bulundukları yerde çeşitli baskılara maruz kaldıklarını belirterek, 'Orada bir psikolojik baskı vardı. Bizim burada boykot ettiğimiz markalı ürünler, orada gözlerimizin önüne konulmuş, açılmış, yarım bir şekilde duruyor. Yarım sular, yemekler duruyor. Saatlerce yemek yememişsin, su içmemişsin. Bir şey içmemişsin, dilin damağın kurumuş. 78 yaşındaki kadın bile onlara dönüp tenezzül etmedi.' diye konuştu.

Çok rahatsız edici ve kabul edilemez şekilde muamele gördüklerini ifade eden Sarı, şunları kaydetti:​​​​​​​

'Ben-Gvir'di galiba. Bize 'katil ve terörist' dedi. 'Sizin yüzünüzden iki tane çocuk öldü' dedi. Orada zaten ortalık karıştı. Ellerimiz açıktı. Zaten videoda da görüyorsunuz. Biz, direkt bağırdık, 'Asıl katil sensin, asıl terörist sensin' diye. Burada onlara hakaretvari küfür eden arkadaşlar da oldu direkt. Onlar da artık olayın şiddetleneceğini anladığı için orada durdukları süre bir dakika ya da değildir. Direkt zaten alıp hemen polis korteji eşliğinde götürdüler. Ondan sonra direkt o çıkar çıkmaz polisler gelip aşırı derecede sert bir şekilde ters kelepçe yaptılar bizlere. Bileğime kan oturdu. Yanımda Selahaddin abi vardı, 'Elin, şişmiş' dedi. Mosmor oldu. Gittim açmalarını söyledim.'

- 'Ölürsek şehidiz'

Sarı, bulundukları alandan sorgu alanına götürüldüklerini dile getirerek, kendisine herhangi bir örgütle bağlantılı olup olunmadığının sorulduğunu söyledi.

Bir süre sonra kendisine oradaki bir polisin 'Hamas üyesi' dediğini ifade eden Sarı, 'İsrail polisleri, gelip direkt gözlerimi bağladılar. Elime kelepçe takıldı. 15 dakika yürütüldüm. Otobüslerin arasında yürütülüyorum. Nereye gittiğimi bilmiyorum. Elhamdülillah, korkmadık. Ölürsek şehidiz.' diye konuştu.

Sarı, bir süre sonra polisler tarafından farklı bir yere daha götürüldüğünü anlatarak, sözlerine şöyle devam etti:

'Bir kapı açtılar, içeri girdik. Zincir sesi duyuyorsun. Hani böyle filmlerde işkence sahneleri olur ya. Gözüm kapalı, elim bağlı, zincir sesi duyuyorsun. Teröristlikle yargılıyor. Bizim orada süreçte uzun kollu kıyafetlerimizi çıkarttırdılar, kısa kollu kıyafetler giydirdiler. Hiçbir şey görmüyorum. Dedim, herhalde bunlar işkenceye alacaklar. Klimayı son ayar vermişler. İçerisi dondurma arabaları gibi buz gibi. Ellerin kelepçeli duruyorsun. Işık yandı. Şöyle etrafa bakıyorum gözlerimle. Hani bir şey arıyorum, ne var ne yok diye. Otobüste sıralı koltuklar var. Birileri getirilmeye başladı. Bir saat orada kaldım.'

- 'Reçellerle duvara yazı yazdık'

Yaklaşık 6 saatlik yolculuğun ardından cezaevine götürüldüklerini belirten Sarı, 150 kişinin bulunduğu ve etrafı kapalı bir kafese girdiklerini söyledi.

Sarı, burada beklerken üzerlerine silah doğrultulduğunu ve götürüldükleri bir alanda tamamen çıplak şekilde arama yapıldığını kaydetti.

Daha sonra başka bir koğuşa götürüldüklerini ve burada da psikolojik baskılara maruz kaldıklarını dile getiren Sarı, 'İsrail hapishanesinde bağıra bağıra akşam ezanı okundu. Sabah ezanı okundu ve kalktık cemaatle namaz kıldık. Bundan daha gurur verici, daha onur verici bir şey yok.' dedi.

Sarı, bu süreçte üç kere daha koğuşlarının değiştirildiğini ve köpeklerle koğuşlara baskın yapıldığını ifade etti.

Çok kötü muameleler yapılamasına rağmen korkmadıklarının altını çizen Sarı, 'Biz, duvara reçellerle İngilizce 'Özgür Filistin' ve 'Bir daha geleceğiz' yazmıştık. Bir Gazzeli kardeşimiz veya bir Filistinli kardeşimiz oraya düşerse onu görsün. Bizim orada olduğumuzu, onların yanına geldiğimizi hissetsin diye. Reçellerle duvara yazı yazdık.' dedi.

Daha sonra gece saatlerinde fotoğraflarının çekilmesinin ardından otobüslere bindirilerek havalimanına götürüldüklerini ifade eden Sarı, 'Birçoğumuzun kişisel eşyası, benim pasaportum, ehliyetim, kimliğim yok. Çalmışlar. Diğer arkadaşların çantaları, benim bir tane çantam kayıp. Bir ablamızın hiçbir kıyafeti yok. Bir kardeşimizin özel eşyalarının hiçbiri yok. Kimisinin parası eksik. Böyle bir süreç yaşadık. Havalimanına geldik. Türk Hava Yolları'nı gördük. Dedik vatana gidiyoruz.' diye konuştu.

Sarı, mücadeleye kararlılıkla devam edeceklerinin altını çizdi.

Kaynak: AA